Aramak

Yaptırımdan Başka Söyleyecek Sözü Yok

Malumunuz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali devam ediyor. Çatışmaların başladığı geçtiğimiz şubat ayından bu yana Ukrayna’da hayatını kaybedenlerin sayısı hayli fazla. Milyonlarca insan da evini barkını terk etmek zorunda kaldı. Ukrayna Devlet Başkanı, arkasına Amerika’nın ve NATO’nun rüzgârını alarak Rusya’nın karşısına dikildi. Fakat o rüzgâr Zelenskiy ve Ukrayna halkını sürükleyip uçurumdan aşağı attı.

Gelinen noktada barış görüşmeleri sürüyor. Umarız en kısa zamanda da netice alınır. Türkiye’nin buradaki rolünün önemli olacağının altını bir kez daha çizdikten sonra konumuza gelelim.

İşgal henüz başlamadan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Şansölyesi Scholz Kremlin’e giderek Putin’le görüşmüşlerdi. Upuzun bir masanın ucunda dünyanın gözleri önünde rezil oldukları bu görüşmelerin tek bir amacı vardı: Olası bir doğalgaz krizinin önüne geçmek. Fransız medyası Macron’u kahramanlık destanı yazmış gibi anlatsa da ne doğalgaz sorununa net çözüm bulabildi ne de Ukrayna krizine ilişkin somut adımlar atabildi. Avrupa Birliği (AB) şimdi de Rusya’ya yeni yaptırımlardan bahsediyor.

Bugüne kadar laf üretmekten pek öteye geçemeyen Avrupa’nın önümüzdeki süreçte nasıl tutum alacağını tahmin etmek zor değil. Şunu biliyoruz: Tarihin her döneminde yolda bırakan, arkadan vuran, kullanıp kenara fırlatan hep Avrupa oldu. Başka milletlere karşı zaten böyle bir tavır takınmakta beis görmeyen Avrupa, kendi inancından ve milletinden olanları da zamanında aynı muameleye tâbi tuttu.

Merhum Necip Fazıl ne güzel demiş: “Doğu der ki Batı’ya, güneşi fethetsen de / Ruh gerçeği bendedir, madde yalanı sende.” Madde yalanına sahip olmak Batı’yı maddeten güçlü kılsa da ikiyüzlü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ve zaman, maskeleri er geç düşürüyor.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy