Yollar pek çoktur dostum. Derler ki “Mahlukatın nefesi adedince Allah’a giden yol vardır.” Demek ki her yolcunun hikâyesi kendisine göredir, bir başkasına benzemez.
Eskiden karın diz boyu yağdığı çocukluk günlerimizde okula giderken yürümekte zorlanırdık. Küçücük ve çelimsiz bacaklarımızla kar yığınlarının arasında adım atmak bir dağı tırmanmak gibi zordu bize. Böyle durumlarda yürümenin en kolay yolu önümüzden giden başka birinin bastığı yerlerden ilerlemek, onun izlerini takip etmek olurdu. Hayat gibiydi o kısa yolculuklarımız; kısa ama meşakkatli. Bir yol açanın olması gerekiyordu bizim için. İşte hayat da böyledir dostum; yolu bilen, önümüzden giden biri varsa işimiz daima kolay. Hayat bir yol, biz bir yolcu isek adımlarımızı nereye attığımızı bilmek önemli. Adımlarımızı adımlarının izine göre atacağımız bir rehber her zaman gerekli.
Bir sürünün kırlarda otladığını görmüşsen ya da yamaçlarda yürüyüş yapmışsan bilirsin. Sarp yerlerde inip çıkmak için dar patikalar vardır. Gelip geçenler bu patikaları takip etmese, rastgele yürüse yollarını kaybederler. Hayvanlar da bu yolları takip ederler. Çünkü yol varsa emniyet vardır, hedefe varacak olmanın güveni vardır. Yol, bir yol açanın peşi sıra gidenlerin izleriyle açılır dostum.
Yol açmak da mühimdir ama bu herkesin harcı değildir. Yol açacak kişinin nereden başladığını, nereye gideceğini bilmesi gerekir. Hedef nerededir, hangi güzergâh emin hangisi ölümcüldür, bilmelidir. Elinde pusulası, haritası olmadan yol açmaya yeltenen kimsenin hedefe varması düşük bir ihtimaldir. Yani yol açana da bir yol gösteren gerekir.
Diğer taraftan daima iki yol bulunduğu gerçeğini akılda tutmak gerekir. Biri rahmânîdir, diğeri ise şeytanî hilelerle açılır. Atamız Âdem aleyhisselamın yasak ağaçtan yemesi de yaptığı hatadan tevbe etmesi de bir yönlendirmenin sonucu değil midir?
İnsanın açtığı yol kendisine büyük bir sorumluluk yükler. Bu, ardından gelenlerin vebalidir. Açılan yolun götürdüğü yer, yolda yaşananlar ve elde edilenler aynı zamanda yolu açanın hanesine de yazılır dostum.
Yol varsa yolcu, yolcu varsa yol olacaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. O halde yolcuya düşen, yolunu doğru belirlemek ve bilmektir. Yolunu bilmeyene yolcu değil “serseri” derler, yani başıboş. Başıboş olmak ya da kendini başıboş zannetmek de yolcu için felakettir.
Yollar pek çoktur dostum. Derler ki “Mahlukatın nefesi adedince Allah’a giden yol vardır.” Demek ki her yolcunun hikâyesi kendisine göredir, bir başkasına benzemez. Her bir kul biricik yaratılmıştır. Eşi benzeri olmayan Tek’in kudretinin tecellisidir bu biriciklik. Hiçbir yaratılan diğerinin aynısı değildir aslında. Bu yüzden aynı yolda yürüyenler kendi iç yolculuklarında yalnızdır. Bu yüzden adımlar yolu arşınlasa da kişi kendisini dağlara taşlara savrulmuş bulabilir. Yani yoldan çıkmak her zaman ihtimal dahilindedir dostum. Önünde bir rehber yoksa ya da kafileden gerilerde yapayalnız kaldıysa, bir kavşakta yanlış istikamete sapabilir insan. O yüzden rehberinin adımlarını takip etmekte sebat edecek, iç sesini duyabilecek yoldaşlar edineceksin ki yolda kalasın.
Olur da şaşırdıysan yeniden yolu bulmak için yoldaki işaretleri takip etmen gerekir. Dikkatli bakarsan yoldaki her şey seni hedefi gösteren işaretlerdir. Bunları anlamak için bazen durup kendini dinlemen gerekir. Nerede hata yaptığını düşünmen, yani nefsini hesaba çekmen doğru yolu bulmak için yapacağın ilk iştir. Çünkü ilk işaretler insanın içindedir. Kendini bilmeyen, yolcu olduğunun farkında olmayan kişi yolu da bilmez.
Yolda adımlarını sağlam tut dostum. Sağlam basmadığın zemin altından kayabilir. Adımlarının gücü ancak ihlâs ile mümkündür. Sen sadece kendinden sorumlu değilsin. Yoldaşlarının yolculuğuna mutlaka bir tesirin var. Zorlaştırıyor musun, kolaylaştırıyor musun? Sana bakanlar seninle yürümekten ne kadar memnun? Senin hedefinde, niyetinde şüphen yok tamam, ama yanında yörende bulunanlar için sen neye sebepsin? En azından rehberinin hatırına adımlarına dikkat et dostum.
Yolda yoldaş önemlidir. İnsan yoldaşından da sorumludur. Düşerse kaldırmalısın, durursa yürütmelisin, saparsa uyarmalısın. Yoldaşını iyi seçmelisin dostum. Çünkü seni yolda tutmayacak yoldaş felakettir. Yol, yoldaş ile şenlenir.
“Yollar uzun, yolar ince / yol kısalır aşk gelince” demiş ya şair; yol aşk ile gidilir. Yolda aşk ile pişilir. Aşk yolu gülistan eder. Aşk, yolun amacıdır belki.
Sen bana aynasın dostum. Sana dedim sanma dediklerimi, sözlerim önce kendimedir. Sözü uzattım dostum, belki sadece büyüklerin bir sırlı sözü yetecek: “Nazar ber-kadem” dostum. yetecekti, bilemedim.